İnsan
vücudunda iki tip kıl mevcuttur. Bunlardan biri yumuşak, kısa, ince açık renkli
ya da renksiz ve vücutta yaygın olarak bulunan, ayva tüyleri de denilen ‘Vellüs
tipi’ kıllar, diğeri ise uzun,sert, pigmente(renk maddesi) sahip, kalın, sakal,
saç, bıyık ve diğer bazı bölgelerde bulunan ‘terminal’ kıllardır. Kirpik ve kaş
gibi bölgelerde yer alan terminal kıllar kısa kalabilir ve büyümesi de
hormonlar özellikle androjenler tarafından düzenlenir. Saç da, kafa bölgemizde
bulunan kıllardan oluşan ve ‘büyüme döngüsü’ denilen, büyüme ve dinlenme
evrelerini içeren döngüler geçirip uzayan kıl kökleridir. Rangi, bulbusdaki
(beyin sapı olarak bilinen ve omuriliğin beyinle olan bağlantısını sağlayan
yapı) melanositler tarafından sentezlenen melanin pigmenti tarafından sağlanır.
Yani melanositler, melanin pigmenti (renk maddesi) yapmakla görevli
hücrelerdir. Melanositler içinde ‘melanozom’ adı verilen hücre içi organelleri
vardır. Melanin sentezi de asıl olarak bu melanozomlarda gerçekleşir. Saçın
grileşmesi yani çoğumuzun söylemiyle beyazlaşmasıysa, bulbusadaki
melanositlerin sayılarının azalmasına bağlıdır. Aslında saçın beyazlaşması
normal koşullarda olağan bir gelişimdir ve bilim insanları tarafından
‘fizyoojik’ olarak kabul edilir. Beyaz ırkta bu durumun 20 yaşın altında
başlamasıysa anormal olarak değerlendirilmektedir. Erken beyazlanma genetik
olabildiği gibi bazı sendromlar nedeniyle de olabilir. Örneğin saçın hızla beyazlaşması
akut ateşli hastalıklarda, hipertiroid gibi ağır endokrin bozukluklarda, yoğun
ruhsal streste, kansızlık, yetersiz beslenme (malnitrisyon) ve kötü huylu
(malign) tümörlerde görülebildiği bilim insanları tarafından açıklanmaktadır.
Ancak beyazlamaya yol açan asıl etken genetik temellidir. Saçın beyazlanmasını
engelleme konusunda hücre nakli çalışmaları deneysel olarak yapılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder